| | | Türkiye’yi çevreleyen kritik coğrafyada, şu anda kanayan yara Gazze… Ancak bir de şu an için “uyuyan”, ancak çok yakında, 2009 yılı içinde patlaması çok büyük ihtimal olan bir başka sorun daha var; Bosna-Hersek…
Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın yoğun Gazze gündemini bir tarafa bırakıp, dört günlük Kosova ve Bosna-Hersek ziyaretine çıkmasının ardında da zaten bu yatıyor. Ziyaretin ilk ayağı | Kosova’nın daha bağımsızlığının üzerinden bir yıl bile geçmedi. Nitekim, geçen yıl Şubat ayında bağımsız olan Kosova’dan da Babacan, her konuşmasında “Avrupa’nın en genç cumhuriyeti” olarak bahsetti.
Türkiye, Kosova’yı ilk tanıyan ülkelerden biri. Son bir yıllık süre içinde de, Kosova’yı 50’ye yakın ülke tanıdı. Ancak bu, “uluslararası saygınlık” için yeterli değil. Daha fazla ülkenin Kosova’yı tanıması gerekiyor, bu küçük cumhuriyetin önünün açılması için.
Babacan’ın Kosova ziyaretinin ardında da, bağımsızlığın pekiştirilmesi var.
Dışişleri Bakanı olmasına rağmen, Kosova’da adeta “Cumhurbaşkanı” gibi ağırlanan Babacan da, bu nedenle hep aynı mesajı verdi Başkent Priştine’den tüm dünyaya.
BOSNA’DA AYRILIK RÜZGARLARI , Babacan’ın Bosna-Hersek ziyareti ise, şimdilik “uyuyan krizin”, önümüzdeki birkaç ay içinde patlamasını engellemek amaçlıydı.
Bosna’da savaşın ardından, Dayton barış anlaşması ile oluşturulan yapı, çöktü çökecek.
Dayton’la Bosna’da iki federal cumhuriyet, Sırp cumhuriyeti ve Boşnak-Hırvat ortak cumhuriyeti kurulmuştu.
Bunun üzerine de şemsiye bir “üçlü cumhurbaşkanları konseyi” koyulup, Hırvat, Sırp ve Boşnaklar, “bir arada yaşıyor” izlenimi verilmişti.
Ancak Kosova’nın Sırbistan’dan bağımsızlığını kazanması, Bosna’da zaten hassas bir dengede duran bir konu. Bu da büyük etki yapmış durumda.
Bosna’da oluşturulan “şemsiye ortak yapıya” rağmen, Sırplar, diğer iki etnik gruptan tamamen ayrı yaşıyorlar. İşin kötüsü Sırplar ile, Hırvat-Boşnaklar arasındaki gizli düşmanlık da, kanlı çatışmaların ardından bitmiş değil.
Tüm uluslararası gözlemciler, 2009’un bahar aylarıyla birlikte Bosna’da da bölünme isteğiyle çatışma ortamına girilmesi olasılığının çok büyük olduğunu söylüyorlar.
Türkiye de işte tam bu noktada devreye giriyor.
Babacan, Bosna’da Hırvat, Sırp, Boşnak, tüm Cumhurbaşkanlığı konseyi üyeleriyle görüştü ve hep aynı mesajı verdi;
“Bölünme, hiçbirinize yarar getirmez. Bölünme, kan, gözyaşı, ölüm demek. Oysa birlikte yaşarsanız, Avrupa nimetleri de kapınızda; Avrupa Birliği üyeliği, NATO üyeliği, hem zenginlik, hem güvenlik demek…”
Babacan’ın mesajı üç kelimeyle özetlenebilir;
“Birlik, bütünlük, dayanışma…”
13 SAĞLIK BAKANI OLAN ÜLKE…
Bosna-Hersek’te, Türkiye’nin de büyük etkisiyle oluşturulan yapının en önemli amacı, bu ülkede yaşayan Müslüman Boşnakları korumak.
Bosna’daki Sırpların “Sırbistan, Hırvatların ise “Hırvatistan” gibi büyük bir ağabeyleri zaten var.
Orada “kimsesiz” olan Boşnaklar. Ve Bosna-Hersek’in bölünmesi, Boşnakların asilimile olup, ortadan iyiden iyiye kalkması anlamına geliyor.
İşte Türkiye de, bu “Osmanlı mirası” Boşnakları korumanın peşinde. Bosna-Hersek Devletinin yaşaması,
Boşnakların da söz sahibi olmaları anlamına geliyor.
Ancak ne yazık ki, savaştan hemen sonra, tüm etnik gruplara söz hakkı verecek şekilde oluşturulan yapı,
Bosna-Hersek’in aynı zamanda en “zayıf” noktasını da oluşturuyor.
Ülke, federal konseyin altında iki ayrı cumhuriyetten oluşuyor. Ancak bu cumhuriyetler de, yine büyük ölçüde etnik bazda bölünmüş kantonlara ayrılmış durumda. Her kantonun kendi idari yapısı, bir anlamda hükümeti var.
Bu nedenle de, ülkede iş yapmak neredeyse imkansız hale gelmiş;
Mesela, Bosna-Hersek’te sağlıkla ilgili bir karar alınacak; Ülkede, toplam 13 sağlık bakanı var. Ve hepsinin de ayrı ayrı onayı, izni gerekiyor ülke genelinde bir uygulama için.
Bu durum ülkenin tüm idari yapısı için geçerli. Dolayısıyla, Bosna’ya yatırım için gelen Türk işadamları bile “pes etmiş” durumdalar. “Kiminle anlaşıp, nasıl iş yapacağız” derdine düşmüş ve gözlerini başka pazarlara çevirmiş durumda çoğu.
N.Konuk'a teşekkür | 21.01.2009 |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder