25 Ocak 2009 Pazar

Vodina

Uludağ sözlük: (Aşağıdakicoğrafi yerlerin Osmanlı dönemi adlarını bilenler lütfen eklesinler...)
Güneyinde Karacaabat la birlikte 48 50 köyden oluşan - ki bazıları: arıdea, sıbıska, yanissa( vardar ovası), kostandia, sifiyani, dortea, teriopatya- jena ve baypa dagları eteklerinde bulunan, bugünkü adı edessa olan bölge!
Vodina-Karacaova
Vodina (Edesa, Yunanca: /
İdessa IPA: [?e?�e?sa],
Slav dilleri: Voden ya da Vodin),
Yunanistan'?n Makedonya bölgesinde bir şehirdir.

1923 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi öncesinde Türkler ve Makedonya Slavları Vodina nüfusunun çoğunluğunu oluşturmaktaydılar.
Mubadeleden sonra Türkler tarafından Vodina olarak bilinen şehrin ismi Yunanca dilinde Edesa olarak kabul edildi. karacaova bölgesi vodinaya bağlıdır yaklaşık 40 köy bulunmaktadır. mubadele öncesi gustulüp (kostandia) ve fuştan gazi evrenos bey ile giden asker ailelerden çoğunlu?unu oluşturmaktayd?

Karacaovadan 1924 mübadelesinde 10.000 müslüman türk istanbul-izmir-bursa-edirne-Bilecik-Çanakkaleye yerleşmiştir.











karacaova


Karacaova- Fuştani köyü


Fuştani



Karacaova Piribiştine köyü



Karacaova Trisina köyü

Trisina



Karacaovada Pomaklar





































Babamın aklı Vodina’da kalmıştı

Pınar TÜRENÇ

Biri annesinin diğeri babasının vasiyetini yerine getirdi

Marmara Adası'na gelen Apostolos ile Edessa'ya giden Ergün'ün öyküleri aynı

Yıl 1984.

Apostolos Domvros, annesi Alexsandra'nın anlattığı yaşam öykülerinin büyülü meka*nına yıllar sonra ulaşabilmek için kiraladığı küçük bir tekne ile İstanbul'dan Marmara Adası'na, Asmalı'ya gitmişti.

Tüm isteği, o zamanki adı Aftoni olan Marmara Adası'ndan 22 yaşındayken kopan annesi Alexsandra'nın doğduğu evle, kaptan dedesinin mezarını bulmaktı.

‘‘Petrokarava'ya dönüş’’ adlı kısa romanıyla, milyonlara öyküsünü anlatan Apostolos, annesinin doğduğu eve ve küflü anahtarına ulaşınca, Aftoni onun için artık Asmalı'ydı. Dedesinin mermer taşına kapanıp ağlamış, sonradan Asmalılı olan Giritliler'le dost masasında yemek yemişti. Yeniden Yunanistan'a dönerken Apostolos şöyle diyordu:

‘‘Bu yolculuk beni mutlu ettiği gibi, üzdü de. Bu yapmalıydım ve yapmakla da iyi ettim. Ama sonsuza dek Marmara'da dedemin evinde oturmak istemiyordum. Marmara atalarımın vatanıydı, benim değil. O anda Attiki'nin konuksever topraklarına ne kadar kök saldığımı hissettim. Kardaşlar, toprağınızda barış içinde yaşayın, biz de kendi toprağımızda yaşayalım. Her iki ülkenin de yeterince arazisi var. Bunu vatanlarından olmuşların çocukları olan bizler söylüyorsak, başkalarının dediklerine bakmayın siz.’’

SELANİK'E DOĞRU

Yıl 2000.

Apostolos'tan 16 yıl sonra, Ergün Tuncer'in de içinde olduğu Türk bayraklı feribot bu kez İstanbul'dan Selanik'e doğru yola çıktı. Denizcilerin Yunanistan'a dostluk gezilerinin ilk durağı olan Selanik'e vardığında, tıpkı Apostolos'un yıllar önce yaşadığı büyük heyecanın aynısını kalbinde güçlükle taşıdı.

Apostolos, 1922'deki göçten sonra ilk kez ‘‘annesinin adasına’’ gelen rum genciydi. Ergün Tuncer'se, 1924'den sonra ilk kez ‘‘baba evi’’ne giden bir Türk kızıydı.

BABA EVİ ARTIK YOKTU

Gözpınarları dolu dolu Selanik'in rıhtımına indi. Baba toprağı Vodina'ya doğru yol almak üzere hemen bir araç buldu. Babasının öykülerinden tanıdığı Vodina'nın yeni adı Edessa'ydı ama, o ata yurdunun hayaliyle, adı ne olursa olsun şeftali bahçelerini ve iki çınarı bulacağından pek emindi.

Eşi Murat Tuncer gibi onun da vizesi yoktu. Gemiden aldıkları pass card'larla Vodina'ya vardıklarında, Türk olduklarını ve babasının evini aradığını söylediklerinde, karşılarına ilk çıkan kişinin hemen yardım etmesi onları şaşırttı.

‘‘Babam her zaman bana çağlayanlardan ve evimizin yakınındaki çınarlı parktan bahsederdi. Oraları nasıl bulabiliriz?’’ dedi önce.

Bir yunanlı kız, genç karı kocayı çağlayanlara ve çınarlı parka götürdüğünde baba evinden eser kalmadığını gördüler. 1924 mübadelesinde henüz 14 yaşındaki Selahattin Şeran, ailesiyle Türkiye'ye göç etmeye mecbur kaldığından beri, çocukluğunun ve ilk delikanlılığının çağlayanlarıyla çınarlarını ölünceye dek sadece düşlerinde yaşatmıştı.

Kırklareli'ne yerleştirilen Şeran ailesinin oğlu Selahattin, yıllar sonra evlenmiş ve 4 çocuğu olmuştu. Ergün Tuncer, artık bu zorlu göçten arta kalan hüzünlü yaşamın bir parçasıydı.

Babası, kızına yıllarca ata topraklarını anlatırken, şeftali bahçelerinin kokularını da ancak öykülerinde yaşatmıştı.

Zaman zaman Vodina'ya gitmek istemişse de, doğum yeri olduğu için belki hak talep edilir kuşkusuyla ona hiçbir zaman Yunan vizesi verilmemişti.

‘‘Vodina'ya babamın vasiyetini yerine getirmek için gittim’’ dedi, Ergün Tuncer. Babasının evini bulamasa da heyecanı büyüktü:

‘‘Eşimin Avrupa'daki işi nedeniyle Selanik üzerinden defalarca geçtik. Her seferinde arabamız takip edilirdi. Bu kez Yunanistan'da ilk defa izlenmedik. Keşke babama da vize verselerdi, o da bu büyük özlemle ölmeseydi. Ne olurdu sanki?’’

Günlerden pazar olduğu için aile kütüğünü araştırabileceği resmi daireler kapalıydı. Çağlayanın sesi ve birkaç Yunanlı'nın sohbetiyle yetinmek zorundaydılar. Bekledikleri tepkiyi görmeyince rahatladılar.

YUNAN HALKI DA DEĞİŞMİŞ

‘‘Rahatlayan sadece biz değiliz. Yunan halkının da değiştiğini gördüm. Eski fanatiklik artık yok. 1924 yılındaki mübadelede babaannem çocuklarını Selanik'ten gemiyle çıkarmış. Ben istenmeyen Türkler'in kaçış öyküleriyle büyüdüm. Ailemizin 2 çiftliği varmış. Bey sülalesindenmişler. Babamın aklı hep oralarda kaldı. Bunca yıl ne evini ne çağlayanları unutabildi. Vodina'daki çınarları yaşatabilmek için Türkiye'deki evimizin bahçesine diktiği çınara gözü gibi baktı. Toprağını bir kez daha görmek istedi, olmadı. Babamın vasiyeti, özlemiydi bu. Yerine getirdim.’’

ÖNEMLİ OLAN DOSTLUK

Ergün Tuncer'in öyküsünü dinlerken, Apostolos'un annesi Alexsandra'nın Aftoni özlemi aklıma geldi.

Heyecanların, aşkların, sevginin sadece özleme ve hüzne çevrilmesine, darmadağın edilen o çok renkli mozaiğe bir daha yandım.

Apostolos ile Ergün'ün, akılları hep ‘‘oralarda’’ kalan annesiyle babasının haklılığını düşündüm bir daha.

Selahattin Şeran'ın tarumar olan dede evini bulamayan Ergün Tuncer yine gözpınarları dolu, gemiye bindiğinde Selanik'e uzaktan bir daha baktı.

79 kilometre ötedeki Vodina'ya bir daha gelmek için kendi kendine söz verdi.

Resmi kayıtlarda eğer kalmışsa, köklerini bulmaya and içti.

Ve o da tıpkı Apostolos gibi konuştu;

‘‘Benim vatanım bana, sizinki size yeter. Önemli olan sevgi ve dostluk değil mi?’’

Apostolos, 22 yaşındayken Marmara Adası'ndan ayrılan annesinin doğduğu evi ve kaptan dedesinin mezarını bulabilmek için Türkiye'ye gelmiş, yaşadıklarını ve hissettiklerini romanlaştırmıştı. - Hürriyet gazetesi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder