25 Ocak 2009 Pazar

Osmanlı Döneminde Yunan İsyanları

Osmanlı Döneminde Yunan İsyanları
Fransız İhtilali'nin etkisi ve Rusya'nın himayesinde kurulan Etniki Eterya'nın faaliyetleri sonucunda Osmanlı vatandaşı olan diğer azınlıklar gibi, Rumlar da ayaklanma girişimlerine başlamışlardır.
İlk hareket, 1820'de Etniki Eterya'nın başında bulunan Aleksandr İpsilati'nin yönetiminde Eflak ve Boğdan'da başlatıldıysa da başarıya ulaşamamış, bunun üzerine gizli bir haberleşme örgütü kurularak M
ora ve Rumların çoğunlukta olduğu bazı Akdeniz adalarında paskalya günü isyanın başlatılması kararı alınmıştır(1).
Tam bir kitle katliama dönüşen Mora İsyanı'yla eş zamanlı olarak başlayan diğer Ege adalarındaki isyanlar sırasında pek çok Müslüman ve Türk, Osmanlı reayası Rumlar tarafından katledilmiş ve işkencelere maruz kalmıştır.

Ege adalarındaki isyan, Etniki Eterya'nın kararı doğrultusunda başlatılmıştır. Kısa süre içerisinde Kıbrıs, Sakız, Sisam, İstanköy gibi adalar ile Ege sahillerinde de hareketler başlamıştır.



Kıbrıs ileri gelenlerinin gönderdiği bir yazıdan anlaşıldığına göre; adadaki Rum halk, çok önceden adalarda ağırlıklarını hissettirmeye başlamışlar, gitgide azınlıkta kalan Müslümanlar ise onlarla hoş geçinmekten başka yol bulamamışlardı(2). Ancak, Rumlara, sadece Ada'da söz sahibi olmak yetmiyordu. Türkleri tamamen yok ederek istiklallerini ilan etmek istiyorlar; bunun için de her fırsatta Türk ve Müslüman halka hakaret, eziyet, hatta işkence yapıyorlardı(3).

Diğer adalarda durum daha da kötüydü. Sisam halkı isyan için hiç zaman kaybetmemişti. Sadece halka değil, adaya ticaret için gelenlere de saldırıyorlardı. Hatta ele geçirdikleri bir geminin kaptanı ve 8 denizcisini işkence ile öldürmüşler, adanın hakim ve voyvodasını da hapsetmişlerdi(4).

Çamlıca ve Suluca adaları eşkıya tekneleri Ege denizindeki saldırılarından birini Sakız'a yapmışlar; fakat ilk girişimleri, Müslüman halkın, Sakız metropoliti ile ileri gelen 40 Rum'u rehin alarak kaleye hapsetmeleri dolayısıyla başarısız olmuştu(5).

Bu olaydan sonra Sakız adasındaki Rumlar, muhafız tayin edilen Vahid Paşa'ya itaat edeceklerine söz vermişlerse de(6), ilk fırsatta isyan etmek üzere bekliyorlardı. Aslında, adalar arasında dolaşıp eşkıyalık yapan İpsara ve Suluca gemilerinin çoğunda hisseleri vardı(7). Nitekim Sakız Rumlarının da isyan için uygun bir fırsat bekledikleri çok geçmeden ortaya çıktı. 22 Mart 1821'de 17'si büyük olmak üzere 787 gemi Sakız önünde göründü, ertesi gün de Çeşme'nin karşı tarafında Timiana Köyü sahiline çıktılar. İki saat kadar sonra ise Sakız Rumları da isyan bayraklarını açtılar(8).

İmroz adası da eşkıya tecavüzüne uğradıysa da ada halkının eşkıyayla işbirliği yapmaması dolayısıyla(9) savunması mümkün olabildi. Eşkıyanın bir kısmı öldürüldü, bir kısmı esir edildi, gemilerine de el konuldu(10).

Semadirek'te ise durum farklı oldu; ada halkı eşkıya ile birleşerek isyan etti(11).

Çok geçmeden Girit de isyan eden adalar arasına katıldı. İlk hareket İsfakya'da (Skafion) başladı. Asiler, Ramazan Bayramı'nda ayaklandılar(12). Apokorono Kalesi'ni ele geçirip şehri yakıp yıktılar. Ellerine geçirdikleri Müslümanları öldürdüler(13). İsfakya Muhafızı Lütfullah Paşa'nın gönderdiği kuvvet eşkıyayı dağıtmayı başardıysa(14) da asiler yeniden kuvvet bularak Hanya'yı deniz ve karadan zorladıkları gibi Resmo Kalesi'ne de saldırıp hasar verdiler(15).

Adalardaki Rumlara ait eşkıya tekneleri bir taraftan da Anadolu sahillerine saldırıyor; Müslüman halkı öldürüp mallarını yağmalıyor, Rumları ise isyana kışkırtıyorlardı. Bu kışkırtmalara kapılan Ayvalık ve Yund Adası halkı eşkıya ile birleşip Edremit tarafına saldırmış(16); hatta Yund Adası halkı tabyalar inşa etmeye başlamış ve Kaptan Paşa'nın gönderdiği filikayı adaya yanaştırmamışlardı. Rumların bu davranışı üzerine kadı ve voyvoda Ayvalık'a kaçmak zorunda kalmışlardı(17).

Trakya sahilindeki Maarız Körfez ve kalesi de eşkıya saldırısına uğrayan yerlerdendi(18). Bunlar, Sisam halkıyla da işbirliği yapmıyorlardı. Böylece Sisam eşkıyası, Sisam'dan Sakız Boğazı'na kadar olan yerleri kontrolleri altına alarak denizden geçişi imkansız hale getirmişler ve Kuşadası sahilinde Çanlı'ya çıkarak adaya hayvan sürmeye dahi cüret etmişlerdi(19).

Ege sahilindeki kasabalar da zaman zaman Rum eşkıyasının baskınlarına uğruyordu(20). İzmir'in Seferhisar'a bağlı köylerinden İpsili de 1823'te Sisam Rumlarının baskınına uğradı. Müslüman halk öldürüldü, malları yağmalandı, evleri yakıldı(21).

Eşkıya teknelerinin tecavüzü adalar ve Ege sahillerindeki kasabalarla sınırlı kalmadı. Fransa, Rusya gibi anlaşmalı devletler bandırası çekerek Çanakkale Boğazı'ndan içeri girmeyi başaran Rum tekneleri Marmara Denizi'nde rastladıkları Türk kayalıklarına da saldırdılar(22).

Fransız yazar Rene Deloporte, Türk halkının endişelerini doğrulayarak şöyle diyordu:

"Türkleri top yekûn öldürmekle, Giritliler, çok yanlış bir yola sapmaktadırlar. Doğrusunu söylemek gerekirse, Yunanlıları Afrikalı vahşiler mevkiine düşüren bu barbarlıkları, samimi bir Helen dostu olarak kınıyoruz. Yunanlıya karşı duyduğumuz aşk, bizi cinayetleri affettirmek için yalan söylemeye götüremez. (...) ve bazıları bu cinayetleri Kıbrıs'ta da hazırlamaktadır(23)."

Kaynak: Kütükoğlu, Prof. Dr. Mübahat S.-; "Yunan İsyanı Sırasında Anadolu ve Adalar Rumlarının Tutumları ve Sonuçları", 3. Askeri Tarih Semineri (Türk-Yunan İlişkileri), Gn. Kur. ATASE Yayını, Ankara 1986, s. 133-161.

Sn. Hüda ÖZKAYA'ya teşekkürlerimizle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder