25 Ocak 2009 Pazar

Sultan V. Mehmet Reşad’ın Rumeli Seyahati

Sultan V. Mehmet Reşad’ın Rumeli Seyahati
Oktay ÇANAKLI*

Sultan Abdülmecid’in (1839-1861) tahta çıkan dört oğlundan üçüncüsü olan Sultan Reşad, 1844 yılında İstanbul’da doğmuştur. Annesi Gülcemal Kadınefendidir. Annesini, küçük yaştayken kaybetmiştir. Arapça ve Fransızca biliyordu. Tahta çıktığında 65 yaşındaydı. II. Abdülhamid’in (1876-1909) saltanatı sırasında sarayda sıkı bir kontrol içerisinde yaşamış, halkla ve devlet adamları
yla görüşmesine izin verilmemiştir. 31 Mart vakasından sonra 1909 yılında 2. Abdülhamid’in yerine tahta çıkmıştır. Çok uzun sürmüş olan şehzadeliği ve veliahtlığı döneminde İran edebiyatı özellikle de Mesnevi ile ilgilenmiştir . Dindar ve Mevlevi tarikatına yakın olan Sultan Reşad, şiirler de yazmıştır. Saltanatı boyunca ittihatçılardan çekinmiş ve ülke yönetimi tamamen İttihat ve Terakki'nin kontrolünde kalmıştır. Osmanlı Devleti’ne çok büyük zararlar vermiş olan Trablusgarb (1911) , Balkan (1912-1913 ) ve 1.Dünya Savaşları (1914-1918 )onun saltanatı sırasında olmuştur. 1. Dünya savaşı sonunda, 3 Temmuz 1918 yılında vefat etmiştir. Hayattayken, Eyüp’te yaptırmış olduğu türbeye defnedilmiştir.

Rumeli’deki halkı devlete ısındırmak için kalabalık bir maiyet ile Rumeli seyahatine çıkmıştır. Bu seyahati ittihatçılar planlamıştı. Seyahat 22 gün sürmüştür. Bu seyahate Şehzadelerden Ziyaüddin ve Ömer Hilmi Efendilerle Sadrazam Hakkı Paşa ve vükeladan bazıları da katılmıştır. Sultan Reşad, Barboros Zırhlısı ve onu takip eden küçük bir filo ile İstanbul’dan hareket etmiştir. 7 Haziran da Selanik’e, 11 Haziran’da Üsküb’e, 15 Haziran’da Priştine’ye, 16 Haziran’da Kosova’daki Murad Hüdavendigarin türbesine gitmiştir. 17 Haziran’da Selanik’e dönülmüştür. 20 Haziran’da ise Manastır’a gidilmiştir. 24 Haziran’da tekrar Selanik’e dönülmüştür. Ve hemen buradan İstanbul’a hareket edilmiştir. Sultan Reşad’ın Rumeli seyahati herkes tarafından memnuniyet ve sevinçle karşılanmış ve Padişah’a, halk "Baba" diye hitap etmiştir.[1]

Sultan Mehmet Reşad'ın Rumeli seyahati şu şekilde gerçekleşmiştir:



Selanik'e Varış;

Limana Padişah'ı karşılamak üzere Hadi ve Hasan Tahsin Paşalar,Vali, Ulema ve Meşayih, Gayr-i müslim ruhani reisleri geldiler. Birinci İstimbotla; Dahiliye Nazırı Halil, Maarif Nazırı Abdurrahman Şeref, Sabık-ı Maliye Nazırı Cavid Beyefendilerle, Başkatip Halid Ziya Beyefendi ile bazı zevat, ikinci istimbotla da Sadrazam Hakkı Paşa hazretleriyle, Bahriye Nazım Mahmud Muhtar Beyefendi ve Seryaver Paşa geldiler.

Padişah'ın geldiği günün akşamı daha kalabalık oldu, faaliyetler artdı. Tüccarlar tarafından inşa edilmiş olan takların bazısı elektrik fenerleri, bazıları fanuslar ve çeşitli lambalarla ışıklandırıldı. Öyle ki güneşin batmasına rağmen Selanik hemen hemen gündüz gibi aydınlıkdı. Sabri Paşa caddesi gündüzki kadar parlaktı.[2]

İskelenin merdiveninden saltanat arabasının duracağı yere kadar olan yol kıymetli halılarla donatılmıştı. Merdivenin iki yanı güzel çiçeklerle süslenmişti. Karşılamaya gelenler arasında İttihak ve Terakki merkezi umumisi Hacı Adil ve murahhaslardan Doktor Nazım Beyefendiler ile merkez kumandanı Cafer Bey de bulunuyordu.

Padişah karaya çıkmak üzere Barboros’u terk etti. Bu sırada top atışları yapılıyordu. Beş dakika kadar sonra Padişah'ı taşıyan Saltanat kayığı alkışlar ve "Padişahım Çok Yaşa" nidaları arasında iskeleye yanaştı. Kayığın iskele merdivenine yaklaşması ile Sadrazam, zat-ı şahaneye doğru uzanarak, Padişah'ın iskele merdivenine çıkmalarına yardımcı oldu. Padişah'ın karaya çıkmasından sonra Müftü tarafından bir dua okundu ve iki kurban kesildi . Daha sonra ise şehzadelerden Ziyaeddin ve Ömer Hilmi Efendiler de karaya çıktılar .

İskeleden arabaya kadar olan 10 metrelik mesafeyi yürürken, sağ tarafdaki askeri erkan ile sol tarafta yer alan Vilayet erkanı, Ulema, Meşayih ve Ruhani reisler Padişah'ı selamladılar.

Arabaya Sadrazam Hakkı Paşa da davet edildi. Fakat hava sıcak olduğundan dolayı Padişah'ın rahatsız olmaması için bu davete teşekkür eden Sadrazam arabaya binmedi. Araba hareket edeceği sırada takın sol tarafında bulunan Muzıka-i Hümayun Marş-ı Hümayun'u çalmaya başladı. Tak ise "Padişahım Çok Yaşa" duası ile süslenmişti.

İkamete ayrılan hükümet konağına giden kafilenin en önünde süvariler, onun arkasında maiyet-i seniye mızraklı alayından bazı askerler bulunuyordu. Bunları ise Saltanat arabası takip ediyordu. Onun arkasından da mızraklı alaya mensub askerler geliyordu. Bunların arkasından giden birinci arabada Şehzade Ziyaeddin Efendi hazretleri ile Sadrazam Hakkı Paşa ikinci arabada Şehzade Ömer Hilmi Efendi hazretleri ile Dahiliye Nazırı Mahmut Muhtar, Maarif Nazırı Abdurrahman Şeref Beyefendiler, dördüncü arabada da Başkatib ve Başmabeynci Halil Ziya ve Lütfü Beyefendiler geliyordu. Onları da diğer zevatı taşıyan arabalar takip ediyordu.

Kafile yolda ilerlerken öğrenciler samimi ve kalpten "Padişahım Çok Yaşa" diye bağırıyorlardı. İttihad ve Terakki kulübü önünde de cemiyete mensub kişiler ile eski Dahiliye Nazırı Talat, Hacı Adil, Doktor Nazım ve Niyazi Beyefendiler bulunuyordu. Önde giden süvari alayı Beyaz Kule’ye yaklaştığı zaman muzıka tarafından marş çalınmaya başladı. Askerler de "Padişahım Çok Yaşa" diye dua ettiler.

İttihad caddesine dönüldüğü zaman sağ ve solda dizilmiş olan Rum kız ve erkek öğrenciler mızıka eşliğinde şarkılarla alayı karşıladı. Alkışlar arasından çeşmeye doğru devam edildi. Çeşmenin yukarı tarafında da askerler, daha ilerisinde Sultani ve İttihat ve Terakki öğrencileri sıralanmıştı. Marşlar çalınıyor, öğrenciler de hürmetle alkışlıyorlardı.

İttihad ve Terakki Mektebi’nin köşesine varıldı. Burada Türk kadınları çok büyük bir kalabalık oluşturmuştu. Hatta erkekten çok kadın bulunuyordu. Kadınlardan öyle bir alkış koptu ki muhterem babalarına bundan daha samimi hürmet ve saygı gösterilemezdi. Bazı kadınlar bu manzara karşısında dayanamayıp ağladılar, alkışladılar. Buradan hükümet konağına kadar olan yerlerdeki binaların pencerelerinde kadınlar bulunuyordu. Cadde kenarlarına dizilmiş olan Ali Paşa, Selimiye Çınarlı kulübü okullarının küçük yavruları da alkışlara katılıyordu. Daha ileride ise Feyziye ve Terakki mektebleri ile Fevziye muzıkası bulunuyordu

Nihayet alay, saat onu beş gece hükümete geldi. Merdiven başında, daha önce gelmiş olan Vali bulunuyordu. Mızraklı alay, Padişah'ın arabası içeri girdikten sonra Jandarma dairesine gitti.

Hükümet konağında Vali ve diğer rical Sultan Reşad'ı karşıladı. Ve birlikte yukarı çıkıldı Bu sırada şarkı söylemek için öğrenciler sıralanmış bekliyor, halk ise "Yaşasın Sevgili Babamız" diye bağırıyorlardı. Hükümet konağı önündeki meydan, dükkanlar, kremitler, saçaklar, parmaklıklar kadın erkek binlerce insanla doluydu. Padişah'tan sonra Şehzadeler, Sadrazam, Dahiliye ve Maarif Nazırları ile diğerleri konağa girdiler . Bir süre sonra ise muhterem bir pîr olan Manastırlı meşhur hoca İsmail Hakkı Efendi, birkaç kişinin yardımıyla merdivenleri çıktı ve içeriye girdi.

Bir saat dinlenildikten sonra yemekler hazırlanmıştı. Bu arada Şehzadeler pencereden büyük kalabalığı izlemişlerdi. Yemekler yukarıya çıkarıldı ve Padişah, Şehzadeler ve Vükela orada yemek yediler. Ayrıca orada bulunan yavrular içinde yemek verildi. Yemek sırasında Muzıka-i Hümayun tarafından havalar çalındı. Yemekler yenildikten sonra Padişah gelen heyetleri kabul etmek için salona çıktılar. Saat bir buçuktan itibaren heyetleri kabule başladılar. Gelmiş olan heyetler önce Vali tarafından takdim ediliyordu Sivil, askeri ve dini bir çok kişi ve heyet huzura kabul edildi. Yanya, İşkodra, İzmir, Bursa, Üsküp, Beyrut, Edirne, Erzurum ve Girit heyetleri de kabul edildi. Kabul edilenler arasında Evrenoszâdeler de bulunuyordu. Ayrıca milli kıyafetleriyle Trabzonlular, yine mili kıyafetleriyle İşkodralılar, Girit’ten Ali ve Afi Efendi ile Mevlevi Şeyhi Efendi de huzura çıkmışlar ve saygılarını sunmuşlardır. Saat üçde de kabul töreni son buldu.[3]

Sultan Reşad, Cuma namazından önce, meşrutiyet kahramanı olan Niyazi Bey’i kabul edip memnuniyetini ifade etti. Daha sonra ise Ayasofya Cami’nde Cuma namazı kılındı. Cuma namazından sonra Manastırlı İsmail Hakkı Efendi bir dua okudu.[4]



Seyahat Programı;

Rumeli Gazetesi, 9 Haziran 1911 nüshasında Sultan Reşad'in ikamet ve seyahat Programı şu şekilde verilmiştir:[5]

"Padişahımızın İkamet ve Seyahat Programı Selanik, Kosova, Priştine ve Manastır programının son kesin şekli şöyledir:

- Cuma namazını Ayasofya Camii'nde kılacaklar. Öğle vakti dâire-i hümalarından hareket ile Sabri Paşa tarikini hürriyet meydanından geçerek Camiye gidecek. Aynı yolla geri dönecek.

- İkindi vaktine kadar dairesinde istirahat edecek.

- Alaturka saat on'da Sabri Paşa Tahtakale tarikiyle Beşçınar Millet Bahçesine gidecekler. Buraya girişlerin kısıtlanmamasını tam tersine milletin bahçeye girişinin engellenmemesini istenmiştir.

- Cumartesi günü Saat beş ile altı arasında dairesinden çıkarak Sabri Paşa Rıhtım caddesi tarikiyle kışlaya gideceklerdir. Pek ziyade merak ettiği askerleri ( müşahadadta) girdükten sonra aynı yol ile geri dönecektir. Bir süre dairesinde dinlendikten sonra ise Yenikapı tarikiyle Mevlevihane'ye gideceklerdir.

- Pazar günü alafranga saat sekizbuçuk'da özel tren ile Üsküb'e hareket edilecektir.

- Üsküp'te üç gün kalınacaktır. Oradan Priştine'ye geçilecektir. 2 gün de Priştine'de kalınacaktır. Perşembe ve Cuma günleri.

- Önümüzdeki Cuma günü Priştine sahrâsında hüdâvendigâr meşhedinde Cuma kılınacakdır. [6]

- Cumartesi günü Priştine'den Selanik'e avdet edilecektir. Burada birkaç gün daha kalınacaktır. Bu süre içindeki program ile Padişah'ın irade ve arzusuna kalmıştır. Mesela şimdiden Ziraat Mektebini ziyaret etmek istediğini söylemiştir."

Padişahımız mekteb-i mezkuru işitdikleri vakit şöyle söylemiştir:

" Memleketimizin en muhtaç olduğu müesseselerden biri. Anı ziyaret itmek mecburdur."[7]

Sultan Reşad, Selanik’in tek mesire yeri olan Beşçınar’ı ziyaret etti. Burada bir saat kadar kalan Padişah, kendi halılarının da yer aldığı sergiyi gezdi.[8]

Ayrıca aynı gece bir kermesin yapılacağı ve bu kermesin hasılasının %20’sinin Donanma ianesine ve kalan miktarın da mahfil-i hukuka bir bina inşasına harcanacağı gazetede yazılmıştır.[9]



Üsküp Ziyareti;

8 Haziran 1911’ de Selanik’e çıkmış olan Sultan Reşad 11 Haziran1911’de Selanik’ten Üsküp’e hareket etmiştir.[10]

Padişah'a ait katarın hareketinden kırk beş dakika sonra, Kahraman Hürriyet Niyazi, Selanik Polis Müdürü, Merkez Kaymakamı, Jandarma Kumandanı, Osmanlı ve Ecnebi gazetecileri, bir miktar polis, jandarma ve hizmetlileri taşıyan kılavuz treni hareket etti. Katar-ı hümayun da ise Şehzade Ziyaeddin ve Ömer Hilmi Efendi hazretleri, Sadrazam Hakkı Paşa, Dahiliye Nazırı Halil, Maarif Nazrı Abdurrahman Şeref Beyler, Ayan azasından Manastırlı İsmail Hakkı Efendi, İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkez Umumi Katibi Hacı Adil, Mücahid Ömer, Naci Beyefendiler, Mabeyn-i hümayun erkan-ı muhteremesi, İpek Mebusu Bedri Bey, Selanik ve Kosova Valileri, Üsküb Belediye Reisi, Kumandan Cavid, Operatör Cemil Paşalar bulunuyordu.

Selanik'den hareket eden tren Topçu istasyonuna gitti. Burada marşlarla karşılandı. Sonra Kumanice istasyonuna gidildi. Burada Yenice kaymakamı, memurlar, piyade askeri, jandarma, İttihad ve Terakki öğrencileri, Ulema, Meşâyih ve çevreden gelen halk tarafından karşılandı. Buradan sonra Gevgeli'ye gidildi. Padişah trenin penceresinden görününce müftü tarafından bir dua okundu. G e v g e l i ’de de kaymakam, jandarma, asker, Ulema, Meşâyih ve halk tarafından karşılandı. İstasyon çok güzel süslenmişti. Burada on dakika kalındıktan sonra Köprülü'ye gidildi. Köprülü, Üsküp’ten sonra en güzel süslenen mahal olmuştu. Camilerin minareleri, kiliseler, evler ve istasyon, Osmanlı Bayraklarıyla donanmış, çok güzel bir tak da inşa edilmiştir. İstasyonda Kaymakam Behçet Bey, Merkez Kumandanı İsmail Paşa, Ruhani liderler, Eşraf, piyade ve süvari askerleri, jandarma, Ulema ve Meşâyih, İttihat ve Terakki erkanı, Türk, Rum ve Bulgar öğrenciler, Terbiye-i Bedeniye kulübü mensupları ve kadın-erkek binlerce halk bulunuyordu. Karşılama sırasında marş-ı sultani çalıp, dört kurban kesildi. İnas mektebi öğrencilerinden yedi sekiz yaşında bir kız ve Bulgar mektebi öğrencilerinden dokuz on yaşlarında bir erkek öğrenci çok güzel birer konuşma yaptılar. Bu konuşmaların etkisiyle bazı kişiler ağladı. Sultan Reşad'da bu iki çocuğun isimlerini öğrenmek istedi.

Bulgar çocuğun kalabalık arasında ilerlemeye çalıştığını gören Selanik Valisi. İbrahim Beyefendi çocuğa ne istediğini sordu "Şevketmeab Efendimize maruzatım var" dedi. Bunun üzerine çocuk daha ileri alındı. Bu küçük çocuk okumuş bir Osmanlı, bir Türk şivesiyle konuşmaya başladı. Sekiz dakika kadar konuşan çocuğun şu sözleri vükeladan dahi bazı kişileri ağlatmıştır.

"Biz Bulgar tabiiyyet-i sadıka-i Şahaneniz altı yüz seneden beri hanedan-ı mülûkaneniz sayesinde Osmanlı olarak yaşadık, Osmanlı olarak öleceğiz. Bulgar tebâiyye-i Şahanenizin ihtisasat-ı ihtiramkâr-ı memlûkânelerinin hüsn-ü kabulünü istirhâm iderim."

Sultan Reşad, 11 Haziran 1911’ de alafranga saat dörde çeyrek kala Üsküp istasyonuna geldi. İstasyonda Mülkiye memurları, askeri erkan jandarma, Ulema, Meşâyih, eşraf ve binlerce halk tarafından karşılandı. Gelenler "Padişahımız Çok Yaşa" diye bağırıyorlardı. Marşlar okunuyordu. Karşılama töreninden sonra Padişah doğruca mekteb-i sultaniyeye gitti. Gece de Padişah için şenlikler yapıldı, fener alayları düzenlendi. Padişah, halkın bağlılığından memnun bir şekilde, balkona çıktı ve halkı seyretti. Sadrazam İbrahim Hakkı Paşa da bu sırada halka karşı kısa bir konuşma yaptı.[11]

Sultan Reşad'ın Üsküp’deki programı şöyle yapılmıştır:

"Üsküb'e geldikten sonra öğle veya ikindi namazını eda etmek üzere Sultan Murad Camii Şerifine azimet buyuracaklardır. Mevâkıb-ı Hümayun, Islahane- Taşköprü - Tahtakale - (Kızgancılar ?) - (Pancılar ?) ve Serve tarikiyle câmiye gideceklerdir. Namazdan sonra Serve, Demirliköprü ve Vardar caddesi ve Islahane caddesi tarikiyle daire-i hümayuna muavenet buyuracaklardır.

- Islahane caddesinde mekâtip ve ahali ve esnaf cemiyetleri heyetleri bulunacak.

- Taşköprü'den Belediye Takına kadar caddenin iki tarafında Mekteb-i Sultani talebesi, Tahtakale'nin nihayetinde maarif hanı önünden kalıbçı dükkanına kadar sokağın her iki tarafında Bulgar ve Sırp idadileri talebeleri karşılıklı olarak ahz-ı mevki ideceklerdir.

- Pabuççuların iki tarafında Bulgar Rüşdiyesi ve Mekteb-i Edeb ve bu mektebin arkasında Şebân-ı vatan bulunacakdır.

- Azimet-i şahânede Serve caddesiyle çarşı ağzı ve ittihad kulübü arasında Darü'l-muallimin talebesi,

- İttihad ve Terakki kulübü önünden Cami ( ? ) ye kadar İttihat ve Terakki mektebi ve kulüb heyeti ve ihvan-ı cemiyet

- Cami-i şerif civarındaki (dağın ?) arkasında muhacirin kulübü ahz-ı mevki eyleyecektir.

- Cami-i Şerif medhaline nâzır Muabere-i islamiye hazîresinde mahâlât-ı İslamiye bulunacakdır.

- Cami-i Şerif havalisinde Ulema ve Meşâyih ahz-ı mevki idecek,

- Pabuççular ağzına kadar tertib bozulmayacakdır.

- Odun pazarında Numûne Rüşdiyesi bulunacakdır.

Azimet ve avdet-i şahanede Bulgar Metropolidhanesi önünde Bulgar Jimnastik ve muzıka heyeti bulunacak,

- Avdet-i şahanede Latin muzıka ve mektebi Demirköprü'yü geçtikten sonra Vardar sahilinde elektrik direkleri mevzû´ olan boşlukta bulunacaklardır.

- Bu sırada mekteb ve cemiyet ve heyet ve askeriden hali mahallerde ahali-i muhtereme ahz-ı mevki´ idecekler ve bu sırada memurîn ve heyet-i tertibât ve tebligâtına riâyet ideceklerdir.

- Geceleyin daire-i hümâyûn pişgâhında talebeler muzıka çalacak."[12]

Sultan Reşad, Üsküb’de bir çok heyeti kabul etti. Kabul töreninden sonra Padişah'a ayrılmış olan binanın avlusunda Priştineli ve Volçetrinli Arnavutlar kendilerine mahsus oyunlar oynadılar. Oyunları ilgiyle izlemiş olan Padişah, oyunculara birer lira ihsanda bulundu.[13] Akşamda Türk, Bulgar, Sırp, Ulah, Rum, ve Musevi kız ve erkek öğretmenleriyle beraber kabul etti. Bu kabul sırasında, Türk öğrencilerden biri, Bulgar öğrenciden birinin, bir Rum Efendi, bir Bulgar öğrencinin, bir Musevi öğretmen de bir Türk öğretmenin koluna girmişti. Ziyarete gelen kız öğrencilere birer elmas iğne, erkeklere Padişah'ın Üsküb'e ziyareti dolayısıyla basılmış olan paralardan yarımşar lira ihsan edildi.[14]

Bu arada Padişah'ın Rumeli'ye seyahatini öğrenince hükümete iltica ile silahlarını teslim eden Arnavud bayrakdarlarından Süleyman Batuşa ve Hasan Plave beşer yardımcısıyla Padişah'a başvurdular. Padişah da bunları affetti.

Padişah'ın ziyareti sırasında Üsküp Tiyatrosunda Ömer Naci Bey bir konferans verdi. Konferansa Sadrazam, Dahiliye Nazırı, Hacı Adil Bey ve binlerce halk katıldı.[15]



Priştine'yi Ziyaret;

Sultan Reşad 15 Haziran 1911’de Üsküp’ten ayrılıp Priştine’ye hareket etti. Üsküp’den ayrıldıktan sonra İlyashan, Orhaniye, Frizovik, Lebyan istasyonlarında duruldu. Buralarda da halkın ve askerin sevgi gösterileriyle karşılandı.[16] Priştine'ye hareketten önce ise Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa, Priştine’de yapılacak olan merasimde hazır bulunmak için Üsküb'e gelmiştir.[17]

Priştine istasyonunda mebuslar, Şaban ve Fuad Paşalar, Hasan Bey, Arnavutluk'un çeşitli yerlerinden gelen heyetler, Kumandan Mustafa Paşa, asker, öğrenci ve halk toplanmıştı. Padişah istasyonda biraz dinlendikten sonra Saltanat arabasına bindi. Bu arada iki kurban kesilip marş-ı sultani çalındı.[18]

Padişah'ın bindiği Saltanat arabası dört atlı idi. Arabanın önünde ve arkasında süvari bölüğünden iki müfreze gidiyordu. Sol yanında Sadrazam, Dahiliye Nazırı ve Şehzadelerin arabaları vardı. Onları diğer arabalar takip ediyordu. Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa ise at üzerinde, saltanat arabasının arkasında gidiyordu. İstasyondan Priştine hükümet dairesine kadar 12 km.'lik bir mesafe vardı. Bu yolun her iki tarafında muzıka, davul ve zurnayla askerler, Öğrenciler ve kalpaklı, fesli, beyaz külahlı sayısız halk vardı.[19] Sultan Reşad, Priştine'de bir gün kalmış ve orada Sultan I. Murad'in şehit olduğu yerde yani Meşhed-i Hüdâvendigar'da Cuma namazını çok büyük bir kalabalıkla birlikte kıldı. [20]

Sultan Reşad'in Üsküp ile Priştine arasında geçmiş olduğu raylara yüzünü gözünü süren Arnavudlar görülmüş, Padişah'ın geçtiği yerden topraklar alarak öpen ve bu toprakları köyüne götürmek için kesesini dolduranlara da tesadüf edilmiştir. Bundan daha ilginç, garip olaylarda olmuş Arnavud köylüler yirmi, otuz saat uzaktaki yurtlarından hasta oğullarını, kötürüm, felçli babalarını, kardeşlerini güzergâha getirmişler, omuzlarına almışlar. Bunlardan birine " Bu omuzundaki hasta mı kardeş?" diye sorulduğunda şu cevabı vermiş:

" Evet, Padişah babanın yüzünü görecek, eyi olacak."

Ayrıca, Rumeli Gazetesi'nde "Tuhaf Şayiâlar" başlığıyla bir takım rivayetlerden bahsedilmiştir. Bu yazıda; bazı kimselerin padişaha ait arabanın hayvanlarını çıkarıp, arabayı bizzat çekmek istedikleri ve bir kadının padişahın arabasına yönelerek bir kağıt vermek istediği, padişahında bunu kabul edip etmediği konusunda rivayetlere yer verilmiştir. Ancak her iki haberinde asılsız olduğu gazetede vurgulanmıştır. Ayrıca aynı haberde; hiçbir yanlış bilginin verilmemesi için Padişah'ın çok yakından izlendiği de belirtilmiştir.[21]

Padişah'ın dairelerine çekilmesinden sonra kalabalık İttihat ve Terakki kulübünde toplanmaya başladı Seyyah Hakim Afganlı Abdürreşid İbrahim Efendi kulüp balkonunda gözüktü. Abdürreşid Efendi, halka uzak memleketlerden geldiğini ve Kosova'ya yirmi milyon islamın selamını getirdiğini söyledi. Ondan sonra ise Trabzon heyetinden olan Sadık Bey bir konuşma yaptı. Her iki konuşmada Kalkandelenli Abdülhalim Bey tarafından Arnavutçaya çevrildi. Çeviriden sonra Abdülhalim Bey de bir konuşma yaptı. Gece konağin etrafında bir çok insan toplandı. Her tarafta fişenkler atıldı. Muzıkalar çaldı, şarkılar, hürriyet marşları söylendi. Gece geç vakit bir kişinin Arnavutça birkaç cümle söylemesinden hemen sonra halk bir dakika içerisinde sustu ve sessizce dağıldı. Bir Arnavud köylüsünün söylemiş olduğu kısa cümle ise " Kardeşler, bizim keyfimiz tamam ama Padişah baba yorgun. Onu bırakalım ki rahat etsin . " olmuştur.



I. Murad Türbesine Ziyaret;

Sultan Reşad yanındakilerle birlikte 16 Haziran Cuma günü arabalarla I. Murad'ın şehit olduğu yere gitti. Padişah'ın gelmesinden sonra, daha önce kurulmuş olan otağın tepesine zat-ı şahanelerine mahsus sancak çekildi. Arkada birkaç çadır daha kurulmuştu . Otağ-ı hümayun kıymetli halılarla döşenmişti. Burada dinlenip kuşluk yemeği yedi. Bu sırada Marşı-ı sultani ve İslam havası çalındı, toplar atıldı, sahra " Padişahım Çok Yaşa " sesleriyle inledi. Sultan Reşad, imam-ı evvel Şehriyarları İsmail Hakkı Efendi'ye orada imamlık yapması görevini verdi. Cuma namazı çok büyük bir kalabalıkla kılındıktan sonra Sadrazam müezzin mahfiline Sadrazam'dan sonra Manastırlı İsmail Hakkı Efendi güzel bir dua yaptı. Daha sonra da Gazi Murad Hüdavendigar'ın kabri ziyaret edildi. Ömer Naci Bey, Erzurum heyetinden Nazım Nazmi, Trabzon heyetinden Sadık Beğler de İttihad-ı Osmani hakkında konuşma yaptılar.

Türbenin ziyaretinden sonra bu büyük günün hatırası için türbe civarında dikilecek olan abidenin temel atma töreni yapıldı. Bundan sonra Padişah arabaya binip Priştine medrese-i âliyesi'nin yapılacağı yere gitti. Burada Padişah temele ilk taşı koyarak inşaatı başlattı. [22]

Kosova sahrasında, sonra Padişah'ın iradesi ile sadrazam tarafından okunan beyan şu olmuştur:

"Ecdâd-ı Azimden Sultan Murad Hüdâvendigâr Gazi hazretlerinin devletin teşyid-i mebân-ı Satveti uğrunda terk-i hayat eylediği meşhed-i mübarekelerin hakpây-ı mübârekini ziyaret eyledim. Devlet ve millet-i Osmaniyenin teâli-i şan u şevket ve tezâyid-i refâh ve sa´âdete vakf-ı hayat itmek hususundaki ahd ve misâkımı bu mahall-i mukaddesede de tekrar itdim. Hazreti Hüdavengigâr gibi bir hükümdar-ı muazzamânın hatırâtıyla mâli olan bir güzel kıt´anın sîne-i kardeşler arasında sefk-i dimâ'[23] gibi bir musîbete uğraması beni delhûn itmişdi. Fakat bu sırada yanlış bir yola sapmış olan bir kısım Arnavud evladımın Padişahlarına ve devlet-i âliyemize sadâkat-ı kalbiyelerinden emin olduğumdan bu ahvali anların cehâletine ve bazı müfsidlerin teşviyakâtına kapılmalarına atf ittim. Seyahatim esnasında tabi'am tarafından gördüğüm müessir-i sadakat ve samimiyet bu emniyenin yanlış olmadığını isbât eyledi ki iş bu müessir-i itimâd ile hadisât-ı zâileden dolayı meznun ve mahkum olan hakkında kanun mahsusunda müserrih olan şerâ´it dairesinde afv-ı ilan idiyorum ve bu güzel memleketi envai müsibete dûçâr iden kan dökmek adetinin bi-mine'l-kerîm bir daha baş göstermemesi içün mevcûdiyet da´vâlarının kâmilen bitirilmesi bi-kudret-i medyunları verecekleri deynlerin taraf-ı devletten tesviyesi zımnında tahsîsât itâsına dâir olan kânûnede vaz'ı imzâ eyliyorum. Ümîd ediyorum ki ba´demâ Arnavud evlâdlarımın cümlesi nicât, kânuna ita´atte olduğu takdîr iderek kendilerini bunun hilâfına sevke çalışacak fesâdeye ittiba´ itmezler ve kan gütmek âdetini de terk ile haklarını şer´ ve kânunda ararlar. Bu sûretle inşaallah müreffeh ve mesûd olurlar ve rızâ-i şâhânem dâhilinde bulunanlar, ben bu hususdaki duâmın kabûlünü cenâb-ı hakdan tezri´ ve niyâz iderim."[24]



Selanik'e Dönüş;

Sultan Reşad 17 Haziran 1911' de Priştine'den ayrılıp Selanik'e döndü . Padişah dönüşte Üsküp ve Gevgili İstasyonları'nda mola verdi. Gevgili İstasyonu'nda bir papazın " Bismillahirrahmanirrahim "le başlayan duası Padişahı ve çevresindekileri çok duygulandırdı. Bir süre Selanik'te kalan Sultan Reşad, burada Sırbistan heyetine bir öğle yemeği verdi. Kasımiye ve Hortacı camilerini gezdi. 19 Haziran'da törenle Selanik Belediye Hastanesi'nin temeli atıldı. Sadrazam, nazırlar ve Selanik mebusları Yeni Musevi Kulübünü ziyaret ettiler. Padişah'a, bir gazeteci tarafından Selanik'i ziyareti dolayısıyla hazırlanmış olan bir albüm takdim edildi.[25]



Padişah'ın Manastır'ı Ziyareti;

Program gereği Sultan Reşad, 20 Haziran 1911'de Selanik'den Manastıra haraket etti. Kılavuz treni alafranga saat yediyi on yedi geçe hareket etti. Katar-ı hümayun ise, bundan kırk üç dakika sonra Selanik istasyonundan ayrıldı. Katar-ı hümayun yol boyunca şuralara uğramıştır:

Karaferye istasyonu; Zafer Takı inşa edilmiş, istasyon bayraklarla, yazılarla süslenmiştir. Kaymakam, kaza naibi, jandarma, asker, İttihat ve Terakki kulübü üyeleri, Türk, Rum, Ulah, Musevi kız ve erkek öğrencileri de gelmişti. Marş-ı Sultani çalınmış, kurban kesilmiş, birkaç öğrenci konuşma yapmıştır.

Vodine İstasyonu; İstasyon çok güzel süslenmişti Zaten istasyonun etrafı büyük ağaçlarla doğal olarak süslüydü. Yapılmış olan tak da bayraklarla süslenmişti. istasyonun sağ tarafındaki bahçede geniş bir çadır yapılmış, çadırın içi yaldızlı, muhteşem koltuklar, kanepelerle donatılmıştı. Çadırın arkasında kadınlara mahsus bir yer de ayrılmıştır. Karacaabad, Yenice ve diğer bölgelerden birçok halk gelmiştir. Padişah trenden inerek otağa gitmiştir. 10 yaşlarındaki Vuslat adında bir kız çocuğu Padişah'a çiçek sunmuş ve şöyle demiştir:

"Padişahım, bizi yaradanın sevgili Padişah babamıza tükenmez ömürler ihsan ve şevketiyle, şanlı ecdadının büyük tahtında ber-devâm buyurması duasını tekrar ederim"

Ondan sonra bakkal Fuad Efendi'nin oğlu Hasan Avni Efendi de şöyle konuşmuştur:

" Sevgili Padişahım, kudûm-u şahânenizle bu acz ve müştâk evladlarınızı şâd ve bahtiyâr kıldınız, mülk ü milleti ma'mur ve mes´ud görmek emeli ulviyesiyle vukua gelen bu teşrif-i hümayununuz hâtıra-i milletde kıymetdâr izler bırakacakdır. Heman Cenâb-ı mûli, büyük, sevgili babamızı tûl-i ömr ile ma'mur buyursun.

Padişahım, maksadları okuyub yazmak suretiyle vatan ve milletin, sevgili meşrûtiyetperver Padişahı'na sadık-ı kâmile ve fedakarlıkla hizmet eylemek olan biz acizleri takdim eylediğim bahçelerimizin şu nâçiz mahsulünün kabul buyrulmasıyla da taltif buyurmanızı istirhâm iderim."

Padişah'da ayağa kalkıp çocuğa doğru ilerledi ve memnun bir vaziyette çocuğu okşadı . Hasan Avni Efendi'den sonra, Zeki Efendi adında bir başka öğrenci de nakaratı " Askerinle, milletinle bin yaşa " mısrası olan bir vatan şiirini okudu. Padişah da çocuğa şu şekilde karşılık verdi: " Zaten hiçbir zaman yalnız yaşamak istemedim ve istemem . Daima milletimle ve askerimle yaşamak isterim."

Bundan sonra bazı gayr-i müslimler de hediye sunmuşlardır. Bulgar vatandaşlarından olan doğramacı Gavşi Usta dahi çok güzel ve süslü dört çift nalın takdim etmiştir. Padişah da çeşitli ihsanlarda bulundu. Tren istasyondan ayrılmadan önce de Müftü Efendi bir dua okudu. Ayrıca hazırlıkların tamamlanması için gece gündüz çalışmış olan Kaymakam Sami Bey, ziyaretten bir gece evvel bir kalp rahatsızlığı sonucu ölmüştür. Bu da Padişah'ı çok üzmüş ve onun çocuklarına da ihsanlarda bulunmuştur.

Florina istasyonu; Burada da alkış ve dualar ile karşılandı. Sivil ve asker birçok kişi karşılamaya geldi. Eşrafdan Yusuf Beyzade Hakkı Beyin kızı Nüzhet Hanım, Padişah'ın vagonuna doğru ilerledi ve şöyle konuştu: " Padişahım babacığım, bir câriyenizin şu nâciz takdîmesini kabul buyurursanız, bütün Florinalı evlâdlarınızı ebedî bahtiyârlıklara nâil edeceksiniz. " Padişah da onu ve huzuruna gelmiş olan Rum, Ulah, Bulgar ve Sup mekteblerinde okuyan kızları okşadı ve onlara birer lira ihsanda bulundu .

Manastır istasyonu; istasyon sade bir şekilde süslenmişdi. Karşılamaya Manastır Debre , Görice Mişe ve Serfice mebusları , askeri ve sivil rical, konsoloslar, piyade ve süvari askerleri, jandarma ve İttihat ve Terakki Cemiyeti mensupları gelmişti. Tren alafranga saat dört buçukta istasyona geldi. Muzıka selam havası çaldı. Trenden inen Padişah bir süre çok güzel süslenmiş olan dinlenme odasında kaldı .

Dinlenme sırasında Debre Mebusu Basri Bey " ... Yalnız ilk meşrûtiyet Padişah'ı olarak değil Osmanlılık aleminde, meşrûtiyetperverlikde de birinciliği muhafaza buyuran büyük ve mukaddes vücûd-u şahanenizin pay-ı taht hâriçlerine sâye-i endâz seyahât olmasını tekâmül-ü meşrûtiyet içün bir nîmet ad iderler... " şeklindeki konuşması ile Padişah'ı memnun etmiştir. İstirahattan sonra dört atlı saltanat arabasıyla, istasyon - Hürriyet Meydanı - 10 Temmuz - Atıf Bey caddeleri yoluyla kalacağı belediye binasına gittiler. 21 pare top atışı ve kurban kesilerek karşılandı. Sultan Reşad Manastır'a gidişleri sırasında sıcaktan biraz rahatsız olmuştu. Bunun üzerine sadrazam, mümkün olursa trene bir vantilatör takılmasını istedi. Elektrik kumpanyası müdürü de gerekli olan malzeme ile Manastıra gelmiştir.[26]

Sultan Reşad'ın ziyareti dolayısıyla şehrin muhtelif yerlerine tak'lar yapılmıştı. İlki istasyonda, ikincisi 10 Temmuz caddesinde üçüncüsü Atıf Bey caddesinde yer alıyordu. Bunların dışında Bulgar, Rum, Ulah ve Musevi cemaatleri ile Bank-ı Osmani de taklar yapmıştı. Bunlar kırmızı, beyaz örtü ve çam dallarıyla süslenmişti.

Takın birisinde de Ziya Paşanın şu beyti asılmıştı:

" Bir milletin mukadder olunca saâdet-i

Müfevvez ider bir âdile hakk-ı hükûmeti."

Musevi vatandaşların Drahor boyunda inşa ettikleri tak üzerinde 3 bin lira kıymetinde halılar, sırma işlemeli örtüler ve daha başka eşya bulunuyordu.[27] Drahor boyu kırmızı, beyaz, yeşil bayraklarla süslenmişti. Padişah'ın ikamet ettiği binanın bahçesine nadide çiçekler ekilmişti. Sultan Reşad latif sulardan, orman manzaralarından çok hoşlandığından dolayı, Manastır'ın ortasından geçen Drahor suyuna, belediye tarafından güzel bir çağlayan meydana gelecek şekilde bir set yapıldı. Ayrıca Hanlar önünde Manastırlı memur ve gençler de üzerinede " Bab-ı Hürriyet " yazılı bir tak yaptırmıştır. 10 Temmuz'da da Resne ve Ohri'den Manastır'a hürriyetin ilanı için gelmiş olan çetelerin şehre girdikleri yerde de bir tak yapılacağı bildirilmiştir. 10 Temmuz caddesindeki dükkan, mağaza ve evler de Osmanlı bayrağının beyaz ve kırmızı renkleriyle süslenmiştir.[28]

21 Haziran 1911'de 10 Temmuz Alayı, Padişah'ın kaldığı belediye binasının önünden geçerek, Meşrutiyetin ilanını canlandırdı. Program alafranga saat onu çeyrek gece başladı. Alayı, Padişah, Şehzadeler, Sadrazam, Harbiye, Dahiliye ve Maarif Nazırları pencereden izlediler. Alayın önünde VI. Kolordu Kumandanı Fethi, XVII. Nizamiye Fırkası Kumandanı Mustafa Paşalar ile bir bölük süvari jandarması, askeri muzıka, bir tabur piyade askeri vardı. Bu ilk kafileden elli adım kadar sonra sağda Kahraman Hürriyet Niyazi ve solda Eyüb Sabri Beyefendiler at üzerinde ve çete kıyafetinde, Padişah'ı selamlayarak geçtiler. Sonra 10 Temmuz'da ilk defa nutuk-u hürriyetin okunduğu " 60 numaralı " tarihi top ve içinde milli renklerden kurdelelerle süslenmiş iki küçük kız olduğu halde " Hürriyet Arabası " geçti. Onların arkasından da iki gencin taşıdığı İttihat ve Terakki cemiyetinin armasına içeren büyük bir bayrak önde olduğu halde, Ulema ve memurlar geçti. Onları, Müşir Osman Paşa'nın dağa kaldırıldığı sırada bindirilmiş olduğu araba boş olarak geçti, ki arabanın iki tarafında iki süvari gidiyordu. Arabadan sonra Manastır'da bulunan okullardaki öğrenciler geçti. Öğrenciler geçerken İttihat ve Terakki Marşını çalıyorlardı. Öğrencilerden sonra bir askeri muzıka ve Meşâyih ile dedegân geçti. Bundan sonra Ohri'den gelenler ile Resne Mekteb-i İnkılabi öğrencileri geçti. Bu öğrenciler beyaz külahlar, keten esvablar, çarık ve dulaklar giymişlerdi. Hepsinin birer taklit olan tüfenkleri vardı. Resne mektebinden sonra Manastır esnafı geçti. Her esnaf kafilesinin de birer bayrağı vardı. En son olarak da Manastırın her yerinden gelmiş binlerce insan milli kıyafetleriyle geçtiler. 2 saat kadar sürmüş olan bu alaydan Padişah memnun olmuştur.

10 Temmuz Alayından sonra Padişah heyetleri kabul etmiştir. VI. Kolordu Kumandanı Fethi Paşa'nın kısa konuşmasından sonra Sultan Reşad şöyle demiştir: " Ordu, milletin ve benim medâr-ı iftiharımızdır. Bütün erkân-ı ümerâ ve zabitânla asker evladlarımın göstermekde oldukları gayret-i şeca´at ve ? mûcib-i mahzuziyetim olmaktadır. Cenâb-ı hakkın inâyetiyle yâb-ı nusret bizim için güşâdedir. Selamımı tebliğ ediniz."[29]

Sultan Reşad'ın Manastır'ı ziyareti münasebetiyle 22 Haziran günü, meşruiyeti ilan eden ilk topun atıldığı yerde bir "Abide-i Hürriyet"in temeli atıldı. Bu törene Padişah da katıldı. Törenden sonra Padişah ve yanındakiler Domeke Bahçesine gittiler ve orada öğle yemeğini yediler. 23 Haziran günü ise İshakiye câmiinde Cuma namazı kılındı. Namazdan sonra ikametgahına dönen Padişah, burada Aydın mebusu Ubeydullah Efendiyi kabul etti. Ubeydullah Efendi kabulde Padişah'a "Zat-ı şahânenize gâzi ünvânıyla hitâp etmekliğime müsaade buyurulmasını istirhâm iderim. Ecdâd-ı izâmınızdan bu ünvânı taşıyanların her biri birer gazâ ile iştihâr etmişlerdi. Siz onların fetheyledikleri memleketde geşt ü güzâr buyurdunuz ve feth-i külûb eylediniz. Zat-ı şahânenizin gazânız dahî daha ulvîdir." demiştir.

Padişah da bu sözlere karşılık "Ben bir gazâda bulunduğuma zâhib değilim, devrimiz sulh ve salâh devridir. Ben kimsenin isrâf-ı demîne sebebiyet verecek bir hatt-ı harekât ittihâz idemem. Ben milletimin sulh içinde teksîr ettiklerini görmekle bahtiyâr olmak isterim." demiştir.

Sultan Reşad, namazdan sonra ikametgahına dönmeden önce ordu kumandanlığı da ziyaret ederek özel deftere şunları yazdı: "Sahâif-i tarih Osmanlı Ordusunun âsâr-ı satvet ve celâdetiyle münevverdir. Osmanlıların Padişah'ı Mehmed Reşad."[30]



Manastır'dan Selanik'e Dönüş;

Sultan Reşad ve yanındakiler 24 Haziran 1911'de Manastır'dan Selanik'e hareket ettiler. Dönüşte Florina ve Vodina gibi önemli istasyonlarda birkaç dakika duruldu. Selanik'e gelen Padişah doğrudan limana gitti. Gösterilen ilgiyi teşekkür eden Padişah, saltanat kayığına binip Barboros zırhlısına gitti. Gönderine Padişah sancağı çekilmiş olan Barbaros zırhlısı limandan ayrılarak İstanbul'a hareket etti.[31]

Manastır İdadi Mektebi müdürü Tevfik Beyefendi tarafından Padişah'ın ziyareti münasebetiyle yazmış olduğu "Manastır Vilayeti'nin Tarihçesi" isimli kitaba göre, Manastıra gelmiş olan Padişahlar şunlar olmuştur:

(H. 786)[32] (M. 1384) Yılında Sultan Murat Hüdavendigâr. Şehrin içinde nerede kaldığı bilinmiyor.

(H. 789) (M. 1387) yılında Yıldırım Sultan Bayezid. Gazî-i Şehir Hamza Bey'in hanesinde kalmış.

(H. 839) (M. 1435-36) yılında Sultan Murad-ı Sâni. Emir mahallesinde Mehmed Beyzade merhûm İsmail Beyin evinde iki gün kaldığı, Manastır'ın yazma bir tarîhinde kayıtlıdır.

(H. 876) (M. 1471-72) yılında Fatih Sultan Mehmed Han.

(H. 908) (M. 1502-03) yılında Sultan Bayezid Sani. Murad-ı Sâni hazretlerine tahsis idilmiş olan evde kalmış.

(H. 949) (M. 1542-43) yılında Kanuni Sultan Süleyman. Şimdiki hükümet konağının yerinde yer alan eski ve büyük bir inada kalmış.

(H. 1089) (M. 1678) yılında Avcı Sultan Mehmed Han Râbi. Gazi Kasım Bey'in evinde kalmış. Bu evin hangi mahallede olduğu bilinmiyor.

(H. 1329) (M. 1911) yılında da 5. Sultan Mehmed Reşad Han gelmiştir. [33]

Sultan Reşad'ın Rumeli seyahati esnasında Padişah'a her yerde çok çeşitli hediyeler verilmiştir. Bu hediyelerin bir kısmı şunlar olmuştur:

Keyda istasyonunda Nikola ve Anastasi tarafıdan bir Karaca, kırk tavuk ve bir sepet içinde Keyda çiftliği mahsulatından patlıcan, kabak, bamya vs. takdim edildi.

Selanik'teki Kazaz Hacı Mustafa İnas Rüşdiyesi Müdiresi Bahriye Hanım Mekke resmi işlenmiş büyük bir levha sunmuş, buna çok sevinen Padişah da Bahriye Hanım'a kapalı bir zarf içinde bir miktar yeni altın ile üzerinde mine ile işlenmiş nâm-ı hümâyuna muharrir bir altın saat ihsan etmiştir.[34]

Cemiyet-i Hayriye-i Nisvaniye isimli bir kadın cemiyeti Padişah'a inci ile süslenmiş oyalı bir kese takdim etmiştir. Padişah da bu cemiyete 30 lira ihsan etmiştir. Manastır'daki bu cemiyeti şehrin hanımefendileri kurmuş olup fakir çocuklarının okumalarına yardımcı oluyorlardı. Ayrıca bir dikişhane de açıp burada fakir kızların çalışmalarına, ve böylece hem para kazanmalarına hem de bir meslek sahibi olmalarına olanak verilmiştir.[35]

Manastır Belediyesi, vilayet halkı namına nakışlarla, altın kaplamalı kabartma çiçeklerle süslenmiş gümüşten bir masa ve gümüş kalemleriyle bir yazı takımını Padişah'a sunmuşlardır. Şehzade Ziyaeddin, Necmeddin ve Ömer Hilmi Efendilere de çok sanatkarane ve yaldızlanmış bir şekilde süslenmiş gümüş resimlikler ve yazı takımları verilmiştir.

İttihat ve Terakki Kulübü tarafından, Manastır Mekâtib-i Mülkiye ve Askeriyesi resim muallimi piyade mülazım-ı evveli Ali Rıza Bey'in, Cemiyetin 10 Teşrîn-i evvel 323'de ilk defa olarak çizmiş olduğu tarihi arması, takdîm edildi. Sultan Reşad bundan memnun olarak (Kıymetdâr bir hâtıra-i târihiye olan armanın serây-ı hümâyunlarındaki uzun salona talikini) ferman buyurdular.

Manastır İttihat ve Terakki Mektebi kız öğrencileri tarafından işlenmiş ve yaldızlanmış bir çerçeve içine alınmış bir Osmanlı arması, Kız rüştiyesi öğrencileri tarafından, Manastırı ziyareti dolayısıyla yazılmış bir şiir içeren ve sırma ile işlenmiş bir tuğra, Ulah kız mektebi öğrencileri tarafından Atlas üzerine ipek işlemeli bir sancakla bir köşe yastığı, Sırp mektebi müdürü tarafından; Manastırda bulunan müdür, öğretmen ve öğrencilerin resimlerinin bulunduğu, üstünde gümüşlü bir Osmanlı arması bulunan, kadife kaplı bir albüm takdim edildi. Ayrıca, Manastırlı Yorgi Kalyo Efendi, Padişah'ın Cuma namazını kıldığı İshakiye Caminin şekerden yapılmış bir maketini takdim etti.

Bunların dışında Rum mektebi tarafından Sultan Osman'ın rüyasını tasvir eden bir tablo, Bulgar mektepleri tarafından da elvah-ı nefise takdim edilmiştir. Sultan Reşad da hediyeleri kendilerine takdim eden öğrencilere elmas iğneler vermiştir. Ayrıca fakirler için daha önce ihsan etmiş olduğu dört yüz liranın beş yüz lira olmasını buyurmuştur.[36]

Kasimiye cami-i şerifi müezzini olan Mevlevi Hasan Tahsin Efendi'nin kızı Halise Hanım tarafından çok güzel işlenmiş bir levha Padişah'a sunulmuş ve Halsa Hanıma ihsanda bulunulmuştur. Takdim edilmiş olan levhada "tarikat-ı aliyye-i Mevleviye dergâh-ı şerifleri"nde kullanılan ve sırma ile işlenmiş olunan bir nâyı (ney) içeriyordu. Neyin baş tarafında fahri kainat efendimizin ism-i resâlet-penâhîlerinden başlıyor ve nihâyet tarafiyye de hazret-i aliyyenin ism-i mübârekelerinin birinci harfi olan (ayın) harfine dahil oluyor. Neyin iki cihetinde fevkaladeliği yek-nazarda teslim olunan ipek ile işlenmiş iki çiçek bulunuyor. Bu iki beyt-i şerif de bayrak yazısı olarak levhayı tezyin eyliyordu. Sultan Reşad bu levhayı o kadar beğenmiş ki Kasimiye camisini ziyaretleri sırasında müezzin Hasan Tahsin Efendi'ye "Pek memnun oldum dede efendim" demiştir.[37]

Sultan Reşad da gezisi boyunca çeşitli ihsan ve taltiflerde bulunmuştur;

Priştine fukarasına 200, Priştine'deki mekteplere 200, tamire muhtaç iki medreseye 500, Taçlıcada inşa olunan mektep ve medreseye 200, Seniçe fukarasına 100, Prizren sancağı fukarasına 100, Yakova fukarasına 100, İpek fukarasına 100 lira ihsan buyurdu. Ayrıca kendisinin geçmiş olduğu yerlerde kendisini görmek üzere gelmiş olan ahalinin, tarlalarda yapmış olduğu zararları gidermek için tarla sahiplerine verilmek üzere 100 lira ihsan etmiştir.[38]

Selanik'de yapmış olduğu ihsanlar ise şunlar olmuştur: Okullara ve fakirlere beşer, medreselerle tekkelere üçer, belediye hastanesine 300, sanayi mektebine 200, Musevi Şefakat Kulübüne 75, Bulgar Kulübüne 50, Çınarlı Meşrutiyet Kulübü Cemiyet-i Hayriyesi'ne 30, Rum Eytamhanesi'ne 75 Osmanlı lirası yardımda bulunmuştur.[39]

Üsküp'de de; çeşitli ilmî kurumlara harcanmak üzere 5 bin lira, Mevlevihaneye 200, mekteb-i sanayiye 300, mekteplere 500, medrese ve tekkelere 150, fakirlere 500, Gureba hastanesine 300, kan davalarının çözümlenmesi için de 35 bin lira vermiştir.[40]

Manastır'da ise; Serfice, Görice, Debre, Elbasan fakirlerine 100'er, Manastır fukarasına 400, Gureba hastanesine 150, sanayi mektebine 250, Rum ve Bulgar hastanelerine 75'er, medreselere 75, tekkelere 200, çeşitli okullara 500 lira yardımda bulunmuştur.[41]

Seyahat hazırlıkları için çok çalışmış olan Geyvar Valisi İbrahim Beyefendi'ye birinci rütbeden Mecidi, Kosova valisi Halil Beyefendi'ye altın gümüş imtiyaz madalyası, Kolordu müfettişi Hadi Paşa'ya birinci mecidi, Cavid Paşa'ya ikinci mecidi nişanları ihsan etmiştir.[42]

Redif müfettişliği erkan-ı harbiye reisi Kaymakam Ziya Bey, Padişah'a bir tarafında kırmızı mine ile işlenmiş tuğra, diğer tarafında defne dalları üzerinde bir taç bulunan "Mat" altından bir saat ve çeşitli mahallerden alınmış kırk kadar fotoğraftan oluşan bir stereskob takdim etmiştir. Padişah da Ziya Bey'e sanâyi madalyası ihsan etmiştir. Sultan Reşad, Osmanlı sermayesiyle kurulmasına çalışılan İttihat-ı Seyr-i Sefâin Şirketi'nin hisselerinden de birkaç tane alarak, bu şirkete yardımcı olmuştur.[43]

Sultan Reşad'ın seyahati hatırasına Selanik merkez posta müdüriyeti tarafından pullar çıkarılmıştır. Eski pullar üzerine sursaj usulü ile "Hatıra-i Seyahat-i Padişahi" ibaresi ve Arapça 1329 (M. 1911) tarihi ve ayrıca Türkçe, Fransızca olarak da Selanik, Manastır, Kosova, Priştine yazılmıştır. Bu pullar Osmanlı sınırları içerisinde olmak üzere ve on beş gün zarfında kullanmak için dağıtılmıştır.[44]

Padişah'ın seyahati hatırasına "Jurnal Dö Saluniyen" gazetesi güzel bir fotoğraf albümü hazırlamıştır. Albüm, gazeteci Samuel tarafından Padişah'a takdim edilmiştir. Albümde, seyahat için yapılmış olan 20 takın büyük boy fotoğrafları, şehrin genel bir manzarası, rıhtım, hükümet konağı, Beyaz Kule, yapılmış olan süslemeler, İzak Salim Efendi tarafından, Padişah'ın geçmiş olduğu yolların planı yer almıştır. Gazete bu albümden binlerce adet çıkaracağını ve her birinin yanına tarihi notlar ilave edileceği ve elde edilecek gelirin bir kısmının Padişah namına yapılacak olan abidenin masrafına ayrılacağı da bildirilmiştir.[45]

Bütün bunların dışında, Padişah'ın kumandası altında Selanik'e gelmiş olan Torbido filosu ile Turgut Resi zırhlısı Karaburun açıklarına giderek tatbikat yapmıştır.[46]

Sultan Reşad'ın Rumeli Seyahatini içeren 1000 metre uzunluğundaki şerit, Pate Fererin'in İstanbul'daki vekili Mösyü Vanberig tarafından büyük bir fedakarlıkla sinematograf şekline getirilmiştir. Elli dakika süren film, bütün seyahati içermektedir. Bu film gösterime de girmiştir. Kerim Efendideki Yalılar Sinematografı'nda salıdan itibaren gösterilmiştir. Filmin saati müşterilerin son tramvayla şehre gelebilmelerine imkan verecek şekilde ayarlanmıştır. Film üç gün gösterime devam etmiştir. Birinci gün Donanma-i Osmanî yararına gösterilmiştir. Üçüncü gün ise kadınlara özellikle de İslam hanımlarına ayrılmıştır.[47]

Manastır, Ohri, Debre ve Bulgar metropolitleri tarafından takdim edilmiş olan arîza-i teşekküriye ise şu olmuştur:

"Manastır 13 Haziran

Şevketlü kudretlü Padişahımız!

Matla´-ı hürriyet ıtlâkına bi-hakk-ı sezâvar olan şehrimizi lütfen teşrif-i hümâyunları bi'l-cümle tâbie-i esdakây-ı şahâneleri mesellü rüseây-ı rûhâniyesi bulunduğumuz Bulgar tâbie-i ihlaskâr kullarını dahî müstağrik-i sürûr ve mesûd eylediğini kemâli iftihâr ve mübâhatle hakpây-ı mülûkaneleri arz eyleriz.

İmdi abd-i dâiyeleri idâre-i rûhaniyemiz dâiresinde bulunan tâbie-i Padişahilerinin hissiyâtına tercüman olarak arzu-yu bî-pâyân ile inzizâr idilen teşrif-i şehinşâhilerinizi kemâl-i sadâkat ve şükran ile selamlar atabe-i fi'l-kamel-i teb-i hazret-i şehriyârlarına arz ve takdim-i teşekkürât eyleriz.

Şevketmeâb!

Tâbie-i hass-ı revâne ilk meşrûtiyetperver Padişahı bulunan zât-ı hazret-i tacdârlarının zîr-i destân mülûkâneleri arasında bulunmaları taraf-ı eşref Padişahilerinden tabi'e kullarının ahval ve ihtiyâcâtına vukûf tam hâsıl olacağı bedihi bulunduğu cihetle Kânun-u Esâsînin bahş itdiği ve ahkâm ve kavânîn-i devletin istilzâm eylediği hukûk-u efrâd-ı milletin bilâ-tefrîk-i cins ve mezheb-i bi'l-cümle anâsır-ı muhtelife-i Osmâniye hakkında siyâneten (?) tatbîkini temin husûsunda irâdât-ı hükûmetgâyât-ı hazret-i şehriyâr farûkileri şeref-sünûh buyurulacağı kaviyyen ümîd vardırlar. Abd-i dâiyeleri dahî şu mülk-ü devlet-i muazzama-i Osmâniyemizde rehîn-i salâh ve ciddiyet bulunan emniyet ve refâh ve saâdetin parlak bir istikbâlin istihsâli ve adaletin tatbîkiyle mümkün olacağı ümidine iştirâk ederek ömr-ü Padişâhîlerinin ve şân ü şevket-i sultânilerinin taht-ı âlî baht-ı Osmânîde ahîrü'd-devrân ile pâyidâr olmasını cenâb-ı hakka duâ ve niyaz eyleriz, şevketlü Padişâhımız Âmîn."[48]



İstanbul'a Dönüş;

Üç hafta sürmüş olan bu seyahatin sonunda Padişah'ı karşılamak için İstanbullular seferber olmuşlardır. İttihat ve Terakkî Cemiyeti bir program yayımlayarak karşılama töreni programını duyurmuştur. Karşılama için okullar da hazırlık yapmıştır. Şehzadeler de Sultan Reşad'ı karşılamak üzere Çanakkale'ye gitmişler, Ayan ve mebuslar da kiraladıkları bir vapur ile Padişah'ı denizde karşılamışlardır. Sultan Reşad, halkın alkışları ve "Padişahım Çok Yaşa" sesleri arasında Sarayburnu'na gelmiştir. Burada kurbanlar kesilmiş, Üskürdar'daki Selimiye Kışlasından da toplar atılmıştır. Saat 14.00 sularında da Dolmabahçe Sarayı'na gelinmiştir. Karşılama töreni gece de devam ederek, Fener alayları ve spor gösterileri düzenlenmiştir.[49]



--------------------------------------------------------------------------------

Ó Vardar Dergisi - İzmir MAK-GÖÇ - Sayı 4 Ekim 2000- yayınlanmıştır.

* Öğretim Görevlisi; Ege Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölümü

[1] İsmail Hami DANIŞMENT , İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C:4 , İstanbul 1972, S, 380-384. ; Mevlüt ÇELEBİ, Sultan Reşad'in Rumeli Seyahati, İZMİR 1999, s: 97.

[2] Rumeli, 9 Haziran 1911. ( Rumeli Gazetesi hakkında gazetede verilmiş olan bilgiler : Vatanın menfaatine hadîm siyâsi, ilmî edebî, Türk gazetesidir. Cumartesiden ma´âdâ hergün intişâr ider. İmtiyaz Sahibi: Abdülkerim, mesul müdürü: Ali Nihat, İdare ve Tahrir mahali: Selanik'de Vardar Caddesindeki idâredir. Günü geçmiş nüshalar bir guruştur. İkinci Sene, Numara: 474. Tahrir Müdürü; Yunus Nâdi. İştirak şartları: Selanik içün senelik 90, Altı aylğı 50 guruş, Osmanlı vatanının diğer mahalleri içün aylığı 20 Frankdır. Abone bedelâtı mecidiye dokuz hesâbıyla ve peşindir. Nüshası 10 paradır.)

[3] Rumeli, 9 Haziran 1911.

[4] Mevlüt ÇELEBİ, a.g.e., s: 36.

[5] Rumeli, 9 Haziran 1911.

[6] Rumeli, 9 Haziran 1911.

[7] Rumeli, 9 Haziran 1911.

[8] Mevlüt ÇELEBİ, a.g.e., s: 36

[9] Rumeli, 9 Haziran 1911.

[10] Mevlüt ÇELEBİ, a.g.e., s: 38.

[11] Mevlüt ÇELEBİ, a.g.e., s: 41. ; Rumeli, 14 Haziran 1911.

[12] Rumeli, 14 Haziran 1911.

[13] Mevlüt ÇELEBİ, a.g.e., s: 44.

[14] Rumeli, 16 Haziran 1911.

[15] Rumeli, 16 Haziran 1911.

[16] Mevlüt ÇELEBİ, a.g.e., s: 46.

[17] Rumeli, 15 Haziran 1911.

[18] Mevlüt ÇELEBİ, a.g.e., s: 46-47.

[19] Rumeli, 20 Haziran 1911.

[20] Mevlüt ÇELEBİ, a.g.e., s: 50.

[21] Rumeli, 9 Haziran 1911.

[22] Rumeli, 20 Haziran 1911.

[23] Sefk-i dimâ': Kan dökme.

[24] Rumeli, 18 Haziran 1911

[25] Mevlüt ÇELEBİ, a.g.e., s: 70-71.

[26] Rumeli, 24 Haziran 1911.

[27] Rumeli, 25 Haziran 1911.

[28] Rumeli, 19 Haziran 1911.

[29] Rumeli, 25 Haziran 1911.

[30] Mevlüt ÇELEBİ, a.g.e., s: 80-81.

[31] Mevlüt ÇELEBİ, a.g.e., s: 82-83.

[32] Gazetede bu tarih H. 286 olarak yazılmıştır.

[33] Rumeli, 26 Haziran 1911.

[34] Rumeli, 26 Haziran 1911.

[35] Rumeli, 24 Haziran 1911.

[36] Rumeli, 25 Haziran 1911.

[37] Rumeli, 29 Haziran 1911.

[38] Rumeli, 19 Haziran 1911

[39] Mevlüt ÇELEBİ, a.g.e., s: 37

[40] Mevlüt ÇELEBİ, a.g.e., s: 46

[41] Mevlüt ÇELEBİ, a.g.e., s: 82

[42] Rumeli, 19 Haziran 1911.

[43] Rumeli, 29 Haziran 1911.

[44] Rumeli, 25 Haziran 1911.

[45] Rumeli, 29 Haziran 1911.

[46] Rumeli, 14 Haziran 1911.

[47] Rumeli, 2 Temmuz 1911.

[48] Rumeli, 27 Haziran 1911.

[49] Mevlüt ÇELEBİ, a.g.e., s: 83 vd.


Makedonya Türkleri
08.01.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder